Lesson: Real Problems of Turkish Students – Audio

What are the real problems of Turkish students? Because of the difficult measurement exams each year, they are under constant stress. Graduating from a good university is not enough for finding a job sometimes. In the dialogue, you’ll hear a conversation between an anxious teenager and mother.

Download the audio
Download the transcript and the grammar notes

Turkish tutor Gokce Turkish tutor Ayse Turkish tutor Feyza
Interested in private lessons? Sign up now for a free trial!
Need help with your listening skills? Sign up for a free lesson with friendly instructors and learn in a relaxed, step-by-step environment through videoconferencing.

Transcript

Anne: Nasılsın, yavrum? İyi çalışıyor musun? Bak sana kahve yaptım.
Öğrenci: Ellerine sağlık anne. Biraz konuşabilir miyiz?
Anne: Tabii oğlum buyur.
Öğrenci: Ben bu üniversiteyi kazanmak istiyorum ama sence yapabilecek miyim?
Anne: Tabii yaparsın. Neden yapamayacakmış gibi sordun ki?
Öğrenci: Çünkü ben artık çok sıkıldım. Çalışmak istemiyorum bu sınava. Zaten kazanabilme şansım da belli değil. Acaba bir işe mi girsem?
Anne: Olur mu hiç öyle şey oğlum? İleride olabileceğin yerleri hayal etsene. Kesinlikle yapabilirsin. Aksini düşünmen bile hata.
Öğrenci: Ama babam zamanında yapamamıştı. İşe başladı, başarılı oldu. Acaba ben de mi öyle yapsam?
Anne: O zamanlarda dedenin çok durumu olmamıştı. Baban bu sebeple iş hayatına atılmıştı.
Öğrenci: Haklısın anne. Çok çalışmaktan boğuldum sanırım, kısa bir araya ihtiyacım var.
Anne: Aferin sana. Şimdi dinlen biraz. Kahveni iç.
Öğrenci: Zevkle içeceğim. Teşekkür ederim. Eline sağlık.
Anne: Afiyet olsun oğlum.

Translation

Mother: How are you, baby. Do you study well? Look, I made you coffee.
Student: Thank you (lit. health to your hands). Can we talk a little?
Mother: Sure, my son.
Student: I want to enter this university, but do you think I can?
Mother: Of course you do. Why do you ask as if you can’t?
Student: Because I’m so bored now. I don’t want to study for this exam. It is not clear my chance to enter anyway. I wonder if I should get a job?
Mother: Don’t say that, son? Imagine where you can be in the future. You can definitely do it. It’s a mistake to think the other way.
Student: But my father couldn’t do it. He started to work and succeeded. I wonder if I should do so?
Mother: At that time, the grandfather did not have much money. For that reason, your father had to work.
Student: You’re right, mother. I think I was overwhelmed with hard work, I need a short break.
Mother: Good for you. Rest a little. Drink your coffee.
Student: I will drink with pleasure. Thank you. Thank you.
Mother: Enjoy your drink, son.

Grammar Notes

Neden yapamayacakmışsın gibi sordun ki?
Why did you ask as if you can not do it?

Ama babam zamanında yapamamıştı.
But my father couldn’t do at that time

Durumu olmamak
To be in bad shape (economically)

O zamanlarda dedenin çok durumu olmamıştı. Baban bu sebeple iş hayatına atılmıştı.
Your dad didn’t have enough money at that time. That’s why your father began to work.

İşe girmek
To get a job

The suffix -DIğIm için

İşe girdiğim için çok mutluyum
I’m so happy because I got a job

İşe başlamak
To start a job

İş hayatı
Business life, career

İşçi
Worker

Çalışmak
To work, to try

Kazanmak
Earn, win

Üniversiteyi kazanmak
To get into a university / lit. To earn the university

*Turkish students go through election exams (similar to GRE) in order to enter universities. Good universities are not easy to enter.

Ben artık çok sıkıldım.
I got really bored now.

The conjunction “Zaten”

Zaten
Already, anyway

Zaten çoktan almıştım
I had bought already

Zaten kazanabilme şansım da belli değil.
My chance to win is not certain anyway

Kesinlikle yapabilirsin. Aksini düşünmen bile hata.
You can absolutely do! It’s a mistake to think the other way around

The suffix -Abileceği

Bu arabayla çıkabileceğin hız 220 km.
220 km is the speed that you can have with this car.

Olabileceğin makamları, gidebileceğin yerleri, tanışabileceğin insanları düşün.
lit. Imagine the positions you can be, the places you can go, the people you can meet.

The verb “Boğulmak”

Boğulmak
To suffocate, to drown

-DAn boğulmak
To get tired of something

Çok çalışmaktan boğuldum sanırım
I guess I got tired of studying a lot

Vocabulary

Yavru
Baby

Yavrum
My son/my daughter

Biraz
Some

Sence
In your opinion

Sormak
To ask

Sıkılmak
To get bored

Şans
Chanse

İşe girmek
To get a job

Hayal etmek
To imagine

Durum
Status

Akıllı
Smart

Makam
Position

İnsan
Human

İş hayatı
Business life

Boğulmak
To get drowned

İhtiyaç
Need

Zevk
Taste

Zevkle
With pleasure